Merhaba sevgili meslektaşlarım, dostlarım.
İnternet sitemize ilk yazımı yazmanın heyecanını yaşıyorum. Bu platformda bizler toplumsal sorunları bilimsel verilerle çözüm önerileri sunacağız. Ama bu gün seçime toplumsal açıdan bakışımı sunacağım.
25 gün sonra bizi bir seçim bekliyor, yerel seçimlerde kent sakinleri olarak bizler neyin seçimini yapacağımızı hiç düşündük mü?
Bizleri birer müşteri gibi gören, parası olanların faydalanacağı düzenlemeleri ve yatırımları kimin yöneteceğini mi seçeceğiz?
Önlenemeyen hava kirliliği, vahşi sulamalarla heba olan su kaynakları, yok edilen ormanları ve imara açılan tarımsal alanları, işgal altındaki göl havzaları, tarihsel, kültürel varlıkları, daha fazla para kazanma uğruna her geçen dönem daha fazla betona, demire, asfalta, pazarlanıyor.
Bu doymak, durmak bilmeyen hırs, toplumun ihtiyaçlarını görmüyor…
Etrafımızı saran evsizler, açlıkla mücadele eden çocuklar kentin dışına itilen dar gelirliler, emeği ile geçinenler, şiddete maruz kadınlar, sığıntı olarak yaşıyorlar.
Beldeleri, üretken belde sahipleri, orada yaşayıp alın teriyle yaşam mücadelesi veren bizlerin sesini kısmak isteyenlere karşı sesimizi yükseltmeliyiz.
Yanışları yüzlerine vurabilmeliyiz. Bizleri müşteri olarak görenlere karşı dayanışma içinde kendi kendimizin sesi olabilmeliyiz.
Sağlıklı ve güvenli olarak yaşamak için kamusal çıkarlarımıza hizmet eden kent planlaması; alt yapı, ulaşım, barınma, gıda güvenliği, korunması gereken doğal, tarihsel ve kültürel değerler, çocuk, genç, kadın, çalışan, emekli, engelli…
Yani hepimiz bütün bu yaşamsal haklarımız için bir araya gelmeye ve dayanışma içinde hareket etmeliyiz.
Adayların yaldızlı sözlerine değil, ortak ihtiyaçlarımız etrafında demokratik, katılımcı, denetlenebilir, kamusal çıkarlarımız için bilimsel ve toplumsal olandan yana olan adayları desteklemek hepimizin vazgeçilemez, ertelenemez zorunluluğumuz haline gelmiştir.
Yaşam alanlarımızda doğa ile barışık insan kalabilme mücadelemize devam diyorum…
Sağlıkla kalın dostlar…
A. Orhan KUTLUER